Ölüm Yıldönümünde Ahmet Hamdi Tanpınar

Ölüm yıldönümünde Ahmet Hamdi Tanpınar. Bu yıl 63. ölüm yıldönümü olan usta yazarı, “Mahur Beste” eserinde dilin estetik yönlerini ve psikanalitik öğelerini inceleyeceğiz. 

Olum-yildonumunde-Ahmet-Hamdi-Tanpinar

Ölüm Yıldönümünde Ahmet Hamdi Tanpınar ve Türk Edebiyatının En Önemli Eserlerinden Biri “Mahur Beste”

Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Mahur Beste adlı eseri, hem dilin estetik kullanımı hem de derinlemesine işlenmiş psikolojik temalarıyla dikkat çeker. Tanpınar bu eserinde, hem bireyin iç dünyasını hem de toplumun ruh halini yansıtan bir dil kullanımıyla eserini zenginleştirmektedir. Bu yazıda, Mahur Beste’deki dilin estetik yönlerine ve eserin psikanalitik açıdan incelenmesine odaklanarak Ölüm Yıldönümünde Ahmet Hamdi Tanpınar ı hatırlayacağız.

Olum-yildonumunde-Ahmet-Hamdi-Tanpinar

Dilin Estetik Yönleri 

Tanpınar, dilini kullanırken, hem çağdaş Türk edebiyatının hem de geleneksel Osmanlı kültürünün etkilerini harmanlar. Mahur Beste’de ise dil, yalnızca bir iletişim aracı olmanın ötesine geçer; estetik bir araç olarak, karakterlerin iç dünyasını yansıtmak için bir araç haline gelir. Tanpınar’ın dilindeki en dikkat çekici özelliklerden biri, şiirsel ve melodik bir yapıya sahip olmasıdır. Eserdeki cümleler genellikle akıcı, ritmik ve müzikal bir dil kullanımı ile örülüdür. Bu, eserin adını taşıyan “Mahur Beste” (Mahur makamı) ile doğrudan ilişkilidir. Şüphesiz ki Mahur makamının melodik yapısının, karakterlerin duygusal halleri ve içsel dünyalarını yansıtan bir şekilde metne yansıması, Tanpınar’ın estetik bir tercihidir. 

Yanı sıra, Tanpınar’ın kullandığı derin ve çok katmanlı dil, karakterlerin içsel çatışmalarını, zamanın akışındaki belirsizlikleri ve mekânın psikolojik etkilerini ortaya koyar. Yazar, zaman ve mekânı sıklıkla bir arada kullanarak, karakterlerin geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki kaybolmuş ilişkilerini keşfeder. Dil, bu geçişler sırasında karakterlerin zihinsel durumlarını ve içsel dünyalarını açığa çıkarır. 

Psikanalitik Yöntemle İnceleme 

Şüphesiz ki Edebiyatımızın mihenk taşlarından olan usta yazar, tüm eserlerinde psikanalize ön plana çıkarmıştır. Hatta “Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde” “Psikanaliz çıktığından beri Herkes biraz hastadır.” dediği gibi bu eserinde de “Benim dönemim psikanaliz dönemidir.” diyerek bu tavrını okuyucuya söylemiştir.

Psikanalitik açıdan bakıldığında, Mahur Beste’deki ana karakterlerin psikolojik durumu, bilinçaltı süreçler ve içsel çatışmalar büyük bir öneme sahiptir. Tanpınar, bireylerin iç dünyalarını, onların bastırılmış arzularını, korkularını ve anksiyetelerini anlamak için psikanalizsel bakış açısını kullanır. 

Eserdeki başlıca karakter olan Cemal, kimlik bunalımı ve ruhsal sıkıntılar yaşayan bir figürdür. Cemal’in hayatı, geçmişin ve şimdiki zamanın kesiştiği bir nokta olarak, Freud’un bilinçaltı, bastırma ve içsel çatışmalar teorileriyle yakından ilişkilidir. Cemal’in geçmişte yaşadığı travmalar, onun şimdiki hayatını etkilemekte, dolayısıyla Tanpınar’ın eserinde zamanın lineer bir akışa sahip olmadığı görülmektedir. Geçmiş ve şimdiki zaman arasında gidip gelen bir yapı, karakterin bilinçaltındaki derin izlerin ve çelişkilerin bir yansımasıdır. 

Bu psikolojik çözümlemeler, eserin diline ve anlatımına da yansır. Tanpınar, karakterlerin içsel dünyalarını ve ruhsal durumlarını okuyucuya aktarmak için semboller ve metaforlar kullanır. Cemal’in içsel dünyasında müziğin ve zamanın önemi büyüktür; müzik, onun duygusal dalgalanmalarını ve ruhsal karmaşasını yansıtan bir araç olarak kullanılırken, zaman geçmişin ve şimdinin iç içe geçtiği bir boyut olarak karşımıza çıkar. 

Özellikle psikanalizin temel kavramlarından olan bastırma (repression) ve simgesel dil (symbolic language) temalarının yoğun bir şekilde işlendiği Mahur Beste’de, Cemal’in içinde bulunduğu psikolojik durumu anlamak için semboller ve imgelere dikkat etmek gerekir. Tanpınar, bireyin bilinçli zihniyle bilinçaltı arasındaki mücadeleyi eser boyunca metaforlarla ve sembolik anlatımlarla sergiler. Örneğin, müzik ve zaman gibi soyut kavramlar, Cemal’in içsel çatışmalarının dışavurumları olarak karşımıza çıkar. 

Tanpınar’ın eserdeki derin psikanalitik çözümlemeleri, bireysel kimlik bunalımlarını, birey ve toplum arasındaki çatışmayı ve insan ruhunun karmaşıklığını gözler önüne serer. Mahur Beste’nin karakterleri, bireysel arzular, toplumsal baskılar ve ailevi ilişkiler gibi pek çok psikanalitik temayı içinde barındırarak, Tanpınar’a ait derin bir insan çözümlemesi sunar. 

Tanpınar, Mahur Beste’yi yazarken, dilin estetik ve psikanalitik boyutlarını ustaca bir araya getirir. Dilin ritmik yapısı ve sembolik anlatımı, karakterlerin içsel çatışmalarını ve ruhsal durumlarını derinlemesine yansıtırken, psikanalitik kavramlar da bu içsel dünyaların anlaşılmasında önemli bir rol oynar. Bu bütünlük, eserin sürükleyiciliğini arttırırken, okuyucunun karakterlerle daha derin bir bağ kurmasını sağlar. 

Sonuç

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Mahur Beste adlı eserinde dil, sadece estetik bir araç değil, aynı zamanda karakterlerin psikolojik hallerini ve içsel dünyalarını derinlemesine açığa çıkaran bir yapı taşına dönüşür. Tanpınar, dilini şiirsel bir ritimle kullanırken, aynı zamanda psikanalitik bakış açısını da eserine yedirerek, bireysel ve toplumsal psikolojiyi çok katmanlı bir biçimde işler. Mahur Beste’deki estetik ve psikanalitik ögeler, eserin hem dilsel hem de tematik derinliğini oluşturur. Tanpınar, bireylerin içsel dünyalarını ve psikolojik çatışmalarını yansıtarak, insan ruhunun karmaşıklığını başarılı bir şekilde betimler. 

Ahmet Hamdi Tanpınar Kimdir

23 Haziran 1901’de Şehzadebaşı’nda doğdu. Babası Gürcü asıllı Hüseyin Fikri Efendi, annesi Nesime Bahriye Hanım’dır. Tanpınar, ailenin üç çocuğundan en küçüğüdür.Çocukluğu, kadı olan babasının görev yaptığı Ergani, Sinop, Siirt, Kerkük ve Antalya’da geçti. Annesini Kerkük’ten yaptıkları bir yolculuk sırasında 1915’te tifüsten kaybetti. Lise öğrenimini Antalya’da tamamladıktan sonra yükseköğrenim için 1918’de İstanbul’a gitti.

Halkalı Ziraat Mektebinde bir yıl yatılı olarak okuduktan sonra lise öğrencisiyken şiirlerinden tanıdığı Yahya Kemal Beyatlı‘nın etkisiyle 1919 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine girdi. Burada başta Yahya Kemal olmak üzere Mehmed Fuad Köprülü, Cenab Şahabeddin, Ömer Ferit Kam, Babanzâde Ahmed Naim gibi hocaların derslerine devam etti. 1923 yılında Şeyhî’nin “Hüsrev ü Şirin” başlıklı mesnevîsi üzerine yazdığı lisans teziyle edebiyat fakültesinden mezun oldu.

1923’te Erzurum Lisesinde edebiyat öğretmenliğine başlayan Tanpınar 1926’da Konya Lisesinde, 1927’de Ankara Lisesinde, 1930’da Ankara Gazi Terbiye Enstitüsünde ve 1932’de İstanbul’daki Kadıköy Lisesinde öğretmenlik yaptı.[5] Gazi Orta Muallim Mektebine bağlı Mûsiki Muallim Mektebinin diskoteğinde yer alan plaklar ve okulda görevli Alman hocalar sayesinde klasik Batı müziği ile tanıştı. Güzel Sanatlar Akademisindeki dersleri de Batı plastik sanatlarına karşı ilgisini uyandırdı.

Bu dönemde yeniden şiir yayımlamaya başladı. 1926’da Millî Mecmua’da yayımlanan “Ölü” şiirinden sonra 1927 ve 1928 yıllarında (“Leylâ” şiiri hariç) hepsi Hayat dergisinde olmak üzere toplam yedi şiir yayımladı. İlk yazısı ise 20 Aralık 1928’de yine Hayat dergisinde çıktı.

Şiir dışında ikinci bir çalışma alanı olarak çeviriye başlayan Ahmet Hamdi’nin 1929 yılında biri E.T.A. Hoffmann’dan (“Kremon Kemanı”), diğeri ise Anatole France’tan (“Kaz Ayaklı Kraliçe Kebapçısı”) olmak üzere iki çevirisi yine aynı dergide yayımlandı.

1930 yılında Ankara’da toplanan Türkçe ve Edebiyat Muallimleri Kongresinde, Osmanlı edebiyatının tedrisattan kaldırılması ve okullarda edebiyat tarihinin Tanzimat’ı başlangıç kabul ederek okutulması gerektiğini söyleyen Tanpınar, kongrede önemli tartışmaların doğmasına sebep oldu. Aynı yıl Ahmet Kutsi Tecer ile beraber Ankara’da Görüş dergisini çıkarmaya başladı.

Daha fazlası için tıklayın

  • Related Posts

    “Adresi Olmayan Ev” Arnavutluk’ta En İyi Film Ödülünü Kazandı

    Arnavutluk’un başkenti Tiran’da gerçekleştirilen Avrupa Gençlik Film Festivali (TEYFF) kapsamında gösterilen Türkiye yapımı “Adresi Olmayan Ev”, festivalden en iyi film ödülüyle döndü. Festivalde Türkiye’nin yanı sıra Almanya, Bulgaristan, Polonya, Karadağ,…

    Aigai Antik Kenti’nde 2 Bin 200 Yıllık Güneş Saati Gün Yüzüne Çıktı

    Manisa’nın Yunusemre ilçesindeki Aigai Antik Kenti’nde süren kazı çalışmalarında, yaklaşık 2 bin 200 yıllık bir güneş saati bulundu. Tek parça halinde korunmuş olan eser, gemi pruvası formunda tasarımı ve ince…